14 Haziran 2012 Perşembe

Şiirde Biçimin Matematiksel İfadesi veya Yusuf Bal’ın Ücraişlem’leri (Mehmet Yılmaz)

Şiirde Biçimin Matematiksel İfadesi veya Yusuf Bal’ın Ücraişlem’leri Mehmet YILMAZ*

Ücraişlem (1) , Yusuf Bal’ın yayınlanan ilk şiir kitabı. Kitapta şairin muhtelif dergilerde yayınlanan şiirlerinin yanı sıra daha önce hiçbir yerde yayınlanmayan şiirleri de yer alıyor. Ücraişlem toplam elli beş şiirden oluşuyor. Ömrünün son on yılında şiir yazmak için çaba sarf eden ve “2009 yılından sonra şiir üzerinde yoğun”(2) laşan biri için oldukça iyi bir sayı. Bu çalışmada özellikle şiirde biçim-içerik ilişkisinden hareketle Yusuf Bal’ın Ücraişlem kitabındaki şiirleri değerlendirilecektir.

Şiirde içeriğin biçimden ayrı düşünülemeyeceği, her biçimin de kendine ait bir içerikle okuruna seslendiği görüşü, modern Türk şiirinde çok kez dile getirildi. Biçim ile içerik arasındaki diyalektik ilişki bugün bize şiirin yapı ve muhteva diye adlandırılan iki ayrı unsurdan oluşmadığını bu iki unsurun aslında birbirini destekleyen hatta tamamlayan, şiirin oluşum sürecinde iç içe olması gereken unsurlar olduğunu gösteriyor. “Biçimi olmayan hiçbir öz, özü olmayan hiçbir biçim yoktur”(3) görüşü, modern şiirimiz için kabul edilebilecek bir genelleme olarak görünüyor.

Bununla birlikte şiirin sadece şekil oyunlarına indirgenmesi kaçınılması gereken bir durumdur. Anlamın ihmal edilemeyeceğini, ihmal edilmemesi gerektiğini İkinci Yeni şiiri acı tatlı bütün yönleriyle Türk şiirine göstermiştir. İç içe geçmiş olan biçim ile içerik arasındaki dengenin bozulması demek o şiirin estetik ve ideolojik işlev noktasında kuruluğa, yapaylığa düşmesi anlamını taşıyacaktır.

Her şair kendi yeniliği ile edebiyat dünyasına gelmelidir. Yenilik, geleneğin koparılamayan damarlarından süt emmiş şairin, duygu ve düşünce yapısını, karakterini yaşadığı zaman dilimine göre yorumlamasıdır.

Yusuf Bal’ın şiirlerine baktığımızda yeni bir renk ile karşılaştığımızı söylemek mümkündür. Özellikle kendisinin teknik şiir diye tanımladığı aslında deneysel şiir adlandırmasının daha uygun olacağı, iç içe geçmiş birkaç şiirin anlam açısından bütünlüğünün sağlanması ile kurulan şiirler, onun özgün tarafını yansıtmaktadır.

Geometrik şekiller, matematiksel işlemler şiirin şekli için bir yenilik olarak algılansa da şiir bir şey söylemiyorsa bu durum neyi ifade eder? Yusuf Bal, salt şekilciliğin şiir için zararlı olabilecek yönlerinin farkındadır. Müberra şiiri yatay ve dikey düzlemde iki ayrı şiir olarak okunabildiği gibi, anlam bütünlüğü açısından tek bir şiir olarak da okunabilen teknik şiirin başarılı örneklerinden biridir:


(s. 11)

Divan şiiri “musammat” adı verilen nazım şekliyle bir şiirden birkaç şiire ulaşıyordu. Yapı olarak oldukça sağlam bir kelime işçiliğine dayanan bu şiirler, beyitlerden oluşan bir gazelden dörtlüklere dönüştürülebilen yeni bir şiir çıkardığı gibi sayısı on mısraa ulaşabilen bentlerin başında yer alan mısra veya beytin sonda da tekrarlanması ile teknik açıdan dağınıklık önleniyordu.

Her yenilik geleneğin damarlarından beslenmek zorundadır. Yusuf Bal’ın teknik yapının ön plana çıktığı “deneysel şiir”lerini modernleştirilmiş bir musammat gazel veya bentlerden kurulu musammatlardan biri olarak düşünebiliriz. “Ücra İşlem” şiirine bakalım.

19 mısradan oluşan bu şiir, şairin yatay ve dikey düzlemlerde iki ayrı şiir olarak okunabilen şiirlerinden biridir. Bu şiirde dikkat çekmek istediğim husus, ilk iki mısraın (yani ilk beytin) ters yüz edilerek son iki mısrada da aynen kullanılmasıdır. Şair bunu iki amaçla yapar. Birincisi biçim açısından dağınıklığı önlemek, yani yapıyı sağlamlaştırmak, ikincisi ise anlam bütünlüğünü sağlamak. Divan şiirinde bentlerden oluşan musammatlarda aynı durum söz konusudur ve bunun şiir tekniğinde ayrı bir tanımı vardır. İlk bentte geçen mısra veya beyitlerin her bendin sonunda aynen tekrar edilmesiyle oluşan musammatlara “mütekerrir musammat” denilmektedir. Yusuf Bal, divan şiirindeki bu durumu şiirin geneline yaymaktadır. Birinci mısradan itibaren cümleler baştan sona ve sondan başa doğru tekrar edilerek ortada buluşan iki farklı ama aslında aynı olan tek bir şiire ulaşılmaktadır. Ücra İşlem şiiri dokuzuncu ve onuncu mısrada birleşmektedir. Şiir, on dokuz mısra gibi görünse de aslında sadece dokuz mısradan oluşmakta diğer mısralar aynı dizelerin ters yüz edilerek tekrar edilmesinden oluşmaktadır:


(s.9)

Bu şiirde on mısradan oluşan tek bir şiirin kelimeleriyle on dokuz mısralık bir şiir meydana getirilmiştir. Son dokuz mısra aslında ilk on mısraın tekrarından oluşmaktadır. Ancak ilk on mısrada yer alan kelimelerin yerleri değiştirilerek son dokuz mısra elde edilmiştir. Burada şair için zor olan son dokuz mısrada anlam açısından tekrara düşmemektir. Altıncı mısrada söylenen “yine seni bekliyorum, nefesin ne kadar sıcak” ifadeleri, “saklı bende; gizin esrarın” kelime gruplarıyla birleştirilirken on dördüncü mısrada bu defa da “kaybediyor sularını denizin” kelime grubuyla “yine seni bekliyorum, nefesin ne kadar sıcak” cümleleri bir arada kullanılmaktadır. Bu durum evet, belki bir matematik işlemini andırıyor; fakat anlam açısından etkileyici bir değişikliğin meydana geldiği ne kadar söylenebilir, tartışılır. Ayrıca, her ifadeyi hatta her kelimeyi karşılaştırmalı olarak bir mısradan diğer mısraa geçirmek anlam dünyasını zenginleştirmek noktasında gerekli farklılığı yaratmıyorsa sadece şiirin şeklinde asılı kalan bir çerçeve gibi durmaktadır.

Şeklin bu derece ön plana çıkarılması ister istemez anlamın ihmal edilmesi ihtimalini gündeme getirmektedir. Yusuf Bal’ın kelime işçiliğini büyük bir ustalıkla kullanamadığı şiirlerinde bu durumu daha net görmek mümkündür. “Sesin” şiirini dikey düzlemde okuduğumuzda anlam açısından yaşanan kopukluğu özellikle şiirin birinci bölümünde görmek mümkündür (4). Aynı anlam kopukluğu birinci sütuna bağlı olarak diğer sütunlar arasında da fark edilir düzeydedir:

“en güzel mevsimlere
     kır çiçekleri açtı
       kapatınca gözlerimi
        bozkırlarda dirilip
      yaşamı hatırladım
    suskun saatlerin arkasından
  kendimi görüyorum ve seni
   yürüyen toprak iken
       uyandım yeni bir heyecanla
            var oldum senin dünyanda” (s. 89)

Suskun saatlerin arkasından kendini ve sevgilisini gördükten sonra yeni bir heyecanla dünyaya uyanması şiirin diğer bentlerinde özellikle tabiat unsurlarına ait ifadelerle pek uyum sağlayamamış intibası uyandırmaktadır. Şiir, sırf söylenmek için doldurulmuş mısralar kümesi değildir. Bununla birlikte “Kömür” şiirinde sağlanan biçim ve içerik arasındaki uyum bir başarı olarak takdir edilmelidir.

Yusuf Bal’ın bu eserinde bazı güncel meselelere de değindiğini görülmektedir. Sosyal konuların şiirinde yer alması şairin sadece şekil kaygısıyla hareket etmediğinin kanıtıdır. Bu konuda özellikle iki şiirden bahsetmek yerinde olur. Birincisi, “One minute” şiiri. Uzun süre Türkiye’nin gündeminde yer alan Başbakan’ın “one minute” çıkışı şu şekilde şiirleştiriliyor:

“yeniden kurtuluşun hesabı
bermuda üçgeninde boğulan bizden
çiçek açar susarsak yaralarımız
‘one minute” içimizden” (s. 19)

Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri kopma noktasına getiren Mavi Marmara baskını da güncel bir meselenin şiire girişine örnek olarak verilebilir:

“soğuk pür mavisiydi gece, sabah dörde yakın
güneş doğmadan kızıla boyanır “mavi Marmara”
her duvar söyler bir gün, o soyun yalanını
gemiler vurulur utancın tarihine…” (s. 13)

Yusuf Bal, Ücraişlem isimli eserinde, yatay ve dikey düzlemde iki veya üç sütunlu simetrik şekiller hâlinde yazılan şiirleriyle şekil açısından işin içine matematiğin de dâhil olduğu bir teknik geliştirmeye çalışıyor. Bazı şiirlerinde biçim ile içeriğin birbirine yedirildiği başarılı uygulamalar görülse de bunun ne kadar zor bir kelime işçiliğini gerektirdiğini şair bize göstermektedir.

Şiir, sayıların dünyasından hareket edilerek yazılabilir mi? Kelimeler, çoğu zaman şairin karanlık ruh dünyasından gayr-i ihtiyari fışkırır. Şiir kelimelerle yazılır evet, ama duyguların yer aldığı kelimelerle. İnsanı ve evreni matematiğin penceresinden görerek şiirleştirmek istediğimizde galiba ortaya şunun gibi bir şey çıkmaktadır:

“asimetrik bir işlemin sonucunda var olan simetriyiz
göğüs kafesinin içinde sıkışırken sevmek kadar hür
matematiksel ritimle binlerce denklemin sonucunda çıkan bir
insan kendini ararken her an bulabilir sıfır olduğunu” (s. 41)


____________________________________________________________________
* Cumhuriyet Üniversitesi, Türk Dili Okutmanı.
1- Bal, Yusuf: Ücraişlem, Ötüken Neşriyat, Kasım 2011, İstanbul. (Alıntılar bu baskıdan yapılacaktır.)
2- Şair Yusuf Bal ile Şiir Üzerine Bir Söyleşi, Aziz Şeker, sanatkop.com
3- Ahmet Oktay, İmkansız Poetika, İthaki Yayınları, 2008, s. 13.
4- Bu yargıya sadece tekniğin ön plana çıktığıgeometrik şiirleri için söyleyebiliriz. Aksi takdirde sosyal ve güncek meselelerin ele alındığı birçok şiirde şeklin yanı sıra anlamında da öne planda olduğu görülmektedir.

YAZININ YAYINLANDIĞI KAYNAK: AYRAÇ Aylık Kitap Tahlili ve Eleştiri Dergisi, Sayı 31 / Mayıs 2012

Şiirin Görselliği ve Akılda Kalıcılığı (Bilal Can)

      Şiirde biçim mi, içerik mi tartışmalarının olduğu dönemlerde bazıları şiirin içeriğinin bazıları biçimselliğin bazıları ise hem biçim hem de içeriğin aynı derecede önemli olduğunu savunmuştur. Şiirdeki biçimsellik kendini farklı şekillerde gösterir bir şekilde bu güne kadar getirmiştir. Beyitlerden mısraya, mısralardan sayfada kelimelerle farklı şekiller elde etmeye kadar ilerlemiştir.

      Biçimsellik söz konusu olunca bu bir nevi karşı duruş olarak kendini göstermiştir. Biçimsellik daha sonra deneysellik adı altında şiiri masaya yatırarak farklı şekillerde ürünler çıkartılma çalışılmıştır. Görsel şiir ya da bizim anlatmaya çalıştığımız şekliyle deneysel şiir Türkiye’de çok fazla ilgi görmeyen bir türdür. Üzerinde çalışmaların yapılmaması, pek durulmaması onu birkaç temsilcinin elinde yapıla gelen bir tür olarak kalmasına neden olmuştur.

      İçerik mi önce gelir, biçim mi tartışmalarına girmeden şiir üzerine yapılmış her tür çalışma önemlidir. Şiirin ufku ve şiirin geleceği açısından yapılan çalışmalar şiirin daha sağlam bir zemine oturtulmasını sağlayacaktır.



      Yusuf Bal Şiirindeki Anlamlar


"adınla sana seslenip, çağırıyorum seni müberra
sana söylenen türkülerin sesini duyup gel hadi
kanatlanırken ruhlar ötesi bir alemin seyrine gel"
(syf 11)

      Şair kimdir dediklerinde sağına soluna bakmadan: uykusu kaçmış adamdır demek yanıltıcı olmaz. Bu yüzden şairler gecenin karanlığından beslenen yanlarına hüzünlü yarınlar iliştiren kimi zaman takıntılı bir biçimde, kimi zaman asabi, kimi zaman dünyaya meydan okuyabilen, doğruları olan ve bu doğrularını en müsait mısrada çekinmeden söyleyebilen, söylediğinin de altını çizen, bunu günde belki kırk defa kelimelere çarpa çarpa büyüten kişidir.

      Kelimeler şiirin temelidir. Bu temel üzerinden hareket eden şairler seçtikleri kelimelere istedikleri biçimi vererek, istedikleri yerin toprağıyla, suyuyla, havasıyla kararak şiirlerini inşa ederler. Bunda şairin yaşadığı kültürel havzanın üst düzeyde önemi vardır. Yani şair nerede soluyorsa oranın kelimelerini temel alarak şiirini inşa eder.


Şiir içerikten ayrı bir biçim, biçimden ayrı bir içerikle oluşturulamaz. Her şiirin bir biçimi olduğu gibi bir de içeriği var. Şair ister biçimselliği ön plana çıkartsın, isterse içeriği yine de iki konuya dair bir çalışma alanına dahil etmiştir şiirini. Yusuf Bal şiirinde bu durumu açıkça gözlemleyebiliriz.

      Kelimelerle yapılan şekillerle anlamda kendini farklı olarak vermektedir. Şiirde Biçimin Matematiksel İfadesi veya Yusuf Bal’ın Ücraişlem’leri yazısında Mehmet Yılmaz’ın da dediği gibi: “Anlamın ihmal edilemeyeceğini, ihmal edilmemesi gerektiğini İkinci Yeni şiiri acı tatlı bütün yönleriyle Türk şiirine göstermiştir. İç içe geçmiş olan biçim ile içerik arasındaki dengenin bozulması demek o şiirin estetik ve ideolojik işlev noktasında kuruluğa, yapaylığa düşmesi anlamını taşıyacaktır.
      Her şair kendi yeniliği ile edebiyat dünyasına gelmelidir. Yenilik, geleneğin koparılamayan damarlarından süt emmiş şairin, duygu ve düşünce yapısını, karakterini yaşadığı zaman dilimine göre yorumlamasıdır.” (bknz : AYRAÇ Aylık Kitap Tahlili ve Eleştiri Dergisi, Sayı 31 / Mayıs 2012)

      Deneysel şiir tam bir geleneğe sahip olmasa da şiirimizde ismi geçen çalışmalardan biridir. Özellikle İkinci Yeni’nin özellikleri arasında sayılması önemlidir. Bu hususta Atilla Özkırımlı’nın dediği “ İkinci Yeniciler için önce biçim gelir(…) Aklı boşlayan, daha doğrusu aklın mantıksal işleyişine sırt çeviren gerçeküstücü anlayış İkinci Yeni’nin belirgin özelliklerindendir. (…) Gerçeküstücülerin bilinç dışına yönelişlerini, çağrışımlarla zenginleşen imgeciliklerini, düş, fantezi ve alay öğelerinden yararlanışlarını ustaca değerlendirirler. Harfçiliğin(lettrisme) etkisini taşıyan örnekleri ise biçimsel arayışların ürünü saymak gerekir”(bu kısım Cevat Akkanat’ın Gelenek ve İkinci Yeni Şiiri isimli çalışmasında geçmektedir. Okur kitaplığı 1. baskı 2012: syf 103)


      Deneysel şiirde biçimselliğin ön planda olduğunu söylemiştik. Fakat Yusuf Bal’ın Ötüken Yayınlarından çıkan Ücra işlem kitabında anlamın da, biçimselliğin de aynı derecede işlenip bu ikisini başarılı bir şekilde işlediği gözlemlenebilir. Şiirlerindeki seslerin hüzne değen yanları olması nedeniyle lirik ifadelerin altını çizmeniz önerilir.


“geçmişten kalan bir alışkanlıkla duruyorum
sen dudaklarına kırmızılar giyerken
kirpiklerine kömür gibi sürüyorum kendimi”(syf 34) 

“şeyhine çiçek arayan müridin elleriydim
bağışla dedim, bağışla; o’nu anıyordu her bitki, elimi uzattığımda”(syf40)

      Ara ara şaşırtan, ara ara hüzünlendiren, ara ara duraksatıp düşündüren şiirleriyle Yusuf Bal okunup üzerinde konuşulacak şiirler yazmıştır. Fakat eserdeki kimi deneysel şiirin nasıl okunacağını bilemediğimiz için ara ara sıkıntı çeksek de bu sorunu “kendinizce bir okumayla” ister aşağdan yukarı, ister yukardan aşağı yaparak çözebilirsiniz.

 13 Haziran 2012 |

      Kaynak:
      http://www.on5yirmi5.com/genc/yazar/bilal-can/siirin-gorselligi-ve-akilda-kalici.i93730.html